açıklama

Akçaabat Tarihçesi

TARİHİ
Akçaabat; Trabzon iline bağlı, Karadeniz'in nadide ve şirin sahil ilçelerinin başında gelmektedir. İlçemizin tarihi şüphesiz Trabzon tarihi ile yakından alakalıdır. Şevket Şâkir Paşa Trabzon Tarihi adlı eserinde Rum tarihçilerin etkisinde kalarak “Trabzon milattan önce 750 yıl önce inşa olup, ilk Trabzon’da yerleşen Meletlerin atası olan ‘Katris’ adlı bir kişidir." demektedir. Aynı eserde Akçaabat’ın 96 köy ve 6.700 hane olduğundan da bahsetmektedir. Madrid Milli Kütüphanesinde bulunan Klavion’un “Şark Seyahati” adlı eserinde: “Hava elverişli olmadığı için fındık yüklü gemi, Trabzon’un batısında 6 mil uzakta olan ‘Blâton’dan geri dönmüştü” diyerek Blâton adını anmakta ve burasının eski bir merkez olduğunu söylemektedir. Bu da M.Ö.  4’üncü asırda Akçaabat’ın önemli bir yerleşim birimi olduğunu göstermektedir.
 
Kentin bilinen en eski adı ‘Platana’ olup Yunanca ‘çınar ağacı’ anlamına gelmektedir. Bıjışkyan (1817) seyahatnamesinde kentin adı hakkında şu açıklamayı yapmıştır: “Platana, altı mil uzakta Yoros Koyu’nun içinde bir kasabadır. Platana çınar ağacı demektir, çünkü eskiden bura halkı aynı ağaca tapardı. Bununla beraber, bazıları Polathane yani ‘demir fabrikası’ olarak zikrederler.”  Akçaabat’a eski dönemlerde ‘Pulathane’ isminin verilmesi hakkında kesin bir tarihi bilgi yoktur. Bıjışkyan’ın seyahatnamesinde olduğu gibi Şevket Şakir Paşa da, Trabzon’un putperestlerin elinde iken halkın ‘Platana’ denilen çınar ağacına tapmakta olduğunu, bu sebeple de nahiye isminin o ağaca nispet edilerek ‘Pulathane’ye teşmil edildiğini yazmaktadır.
 
COĞRAFİ YAPISI
 
Akçaabat, coğrafi olarak 39- 40 derece doğu boylamı ile 40- 41 derece kuzey enlemi arasında yer almaktadır. Başkent Ankara’ya 744 km, İstanbul’a karadan 1.065 km/ denizden 555 mil ve il merkezi Trabzon’a 13 km uzaklıktadır. Doğusunda Ortahisar ve Maçka ilçeleri, batısında Çarşıbaşı ilçesi, güneyinde Düzköy ilçesi ve kuzeyinde boydan boya Karadeniz bulunmaktadır. İlçemiz 385 km2 yüzölçümüne sahiptir.
 
İlçemiz yüzey şekilleri bakımından genellikle dağlıktır. Arazi fazla engebeli ve eğimlidir. Dağlar kıyıya paralel olarak uzanmakta ve bu dağlar küçük dereler ve derin vadilerle birbirinden ayrılmaktadır. Arazinin engebeli oluşu nedeniyle “tepe” niteliğindeki büyüklü küçüklü yükseltilere her yerde rastlanılabilir. Dağların ise üzerlerinde geniş düzlükler bulunur. Bu düzlüklerin yükseklikleri ise 1.800- 1.900 m civarlarındadır. Önemli yaylalarımız arasında; Hıdırnebi, Kayabaşı, Büyük Oba, Balıklı Obası ve Işıklar Obası bulunmaktadır.
 
İlçemizdeki dereler kaynaklarını kıyıya paralel uzanan dağların doruklarından alırlar. Dereler, güneyde kalan dağ ve platoları derin bir biçimde yararak hızlı akışları ile Karadeniz’e ulaşırlar. Derelerin havza genişlikleri 20 m’yi, kaynaklarından denize uzaklıkları ise 60 km’yi geçmez. İlçemizin doğu ve batı sınırları içinde bulunan başlıca dereler: Yıldızlı Deresi, Söğütlü Deresi, Kireçhane Deresi, Kavaklı Deresi, Darıca Deresi, Zeytinlik Deresi, Çatalzeytin Deresi, Akçakale Deresi ve Taşlıca Deresidir. Ayrıca Yıldızlı Deresi üzerinde kıyıdan 4 km uzaklıkta, 1950 yılındaki toprak kayması sonucu oluşan ve bugün mesire alanı olarak değerlendirilen ‘Sera Gölü’ bulunmaktadır. Bu göl turistik olarak da ilgi görmektedir.
 
       İlçemizde tipik Karadeniz iklimi görülür. Genellikle yazlar orta sıcaklıkta, kışlar ise ılık geçer. Bütün mevsimler yağışlıdır. Ortalama % 73,3 nem, aylık ortalama yağış m2’de 54 kg’dir. İlçe merkezinde rakım 10 metredir. İklimin ılıman karakterde olması, kıyıdan başlayarak yükselen dağların, özellikle karayel rüzgarını alması, yörede gür bitki örtüsünün oluşmasına yol açmıştır. Ormanlık alan 14.311 hektardır. Bu miktar ilçe yüzölçümünün %37’sini oluşturmaktadır. Yaygın ağaç türleri ladin, kayın ve yer yer sarıçamdır. 
 
‘Akçaabat’ adının verilmesine gelince; rivayete göre ilçenin ismi üzerinde etimolojik ayrıştırma yapılarak “Akça’dan âbad olmuş yer, zengin yer” anlamında “Akçaabat” adının verildiği söylenmektedir. Kentin adının ticaretin gelişmesinden, paranın bolluğundan ve beyaz evlerinden dolayı veya eski Türkçeden kaynaklanan ‘batıdaki şehir’ anlamına geldiği de iddia edilmiştir.
 
Türkler ilçeye 12’nci yüzyıldan itibaren Selçuklu döneminde Türkmen beylerinin bölgeyi fethetmesiyle yerleşmeye başlamışlardır. İlçemiz, Trabzon’un 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmesi ile Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Osmanlı döneminde bucak iken 1897 yılında ilçe teşkilatı kurulmuş ve ilk Kaymakamlığa da Giritli Mehmet Ali GORDANOĞLU tayin edilmiştir. Akçaabat, 1461 yılında Türk idaresine katılmasından 1 inci Dünya Savaşı yıllarındaki 1916 Rus işgaline kadar geçen 455 yılda herhangi bir işgale uğramamıştır. Şehrin tarihinde 1810 yılı Ramazan Ayı ayrı bir yer tutar. Bu tarihte Rus donanması Sargana mevkiine çıkarma yapmak istemiş, Akçaabat halkı 48’i kadın olmak üzere 969 kayıp vererek Akçaabat’ı savunmuş ve işgali engellemiştir.
 
20 Nisan 1916 yılında Rus gemileri Trabzon ve Akçaabat’ı topa tutarak yakıp yıkmışlar ve karaya asker çıkararak Akçaabat’ı işgal etmişlerdir. Çaresiz kalan halk, ülkenin batı ve iç bölgelerine göç etmek zorunda kalmıştır. İşgalden iki yıl sonra Türk ordusu Akçaabatlı milis kuvvetlerinin de yardımıyla 17 Şubat 1918’de işgalcileri kovmuştur. 
 
İDARİ DURUMU
 
Akçaabat İlçesi idari olarak kuruluşundan bu yana Trabzon’a bağlı kalmıştır. Osmanlı Devleti idaresindeyken 1897 yılında Akçaabat’ta ilçe teşkilatı kurulmuş ve ilk Kaymakamlığa Giritli Mehmet Ali GORDANOĞLU tayin edilmiştir. Akçaabat’ta belediye teşkilatı ise 1881 yılında kurulmuştur.
 
06/12/2012 tarihli ve 28489 sayılı Resmi Gazete yayımlanan 6360 Sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2’nci maddesinin aynı Kanun’un 36’ncı maddesi gereğince 30/03/2014 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimi sonrası yürürlüğe girmesi ile ilimiz büyükşehir belediye statüsüne geçtiğinden ilçemizde bulunan belde belediyeleri kapanmış ve köyler mahalleye dönüşmüştür. Halen ilçemize bağlı 1 büyükşehir ilçe belediyesi ile 73 mahalle muhtarlığı vardır. 
 
SOSYAL  DURUMU
 
İlçemizin gerek coğrafi konumu gerekse de iklim yapısı sebebiyle insanlar geçimlerini çoğunlukla tarım, hayvancılık ve balıkçılıktan temin etmektedir. Kırsal kesimlerde ekonomik sıkıntıların yaşanması sebebiyle gurbetçilik (şehir dışı ve yurt dışı) kavramı da gelişmiştir.
 
KÜLTÜR VE SOSYAL  DURUMU
İlçemizin eğitim ve kültür tarihi eskilere dayanır. Merkez İlkokulu 1889 yılında eğitim süresi 5 yıl olan tek İlkokul olarak açılmıştır. 1894 yılında ise eğitim süresi 3 yıl olan Fevzi Paşa İlkokulu açılmış, 1947 yılında ilk ortaokul ve 1968 yılında ise ilk lise hizmete girmiştir. İlçemizde eğitim seviyesi yüksek olup okur- yazar oranı % 94,43’tür.
 
Bugün ilçemiz genelinde; 8 anaokulu (2’si özel), 41 ilkokul (2’si özel), 37 ortaokul (2’si özel) ve 21 ortaöğretim (lise) (9’u özel)  olmak üzere toplam 107 okul; 177 yönetici, 1.836 öğretmen, 21.123 öğrenci bulunmaktadır.
 
1991 yılından bu yana her yıl Temmuz ayında ilçemizde müzik ve halk oyunları festivali düzenlenmektedir. 2015 yılında da 25 inci Akçaabat Müzik ve Halk Oyunları Festivali adı altında kutlamalar yapılmıştır. İlçemizin folklor faaliyetleri çok eski yıllara dayanır. Başta Hıdırnebi Yayla Şenlikleri olmak üzere birçok yaylamızda yaz aylarında yayla şenlikleri düzenlenmektedir. Bu şenliklere ilçe halkı başta olmak üzere yurt içi ve yurt dışından birçok misafir gelmektedir.
 
Folklorik özellikler mahalleden mahalleye, köyden köye farklılıklar gösterebilmektedir. Türküleri, oyunları, elbisesi, yemeği ile folklorun çeşitli özelliklerini bir arada gösteren ilçemizde halk oyunları ön planda bulunmaktadır. İlçemizde folklor faaliyetlerini yürütmekte olan bir Folklor Derneği vardır. Bu dernek, her yıl yurt içi ve yurt dışında yapılan festival ve gösterilere davet edilmektedir. Halk oyunları dalında okulların, Halk Eğitimi Merkezinin ve Folklor Derneğinin ülkemizde ve dünya çapında pek çok birincilikleri vardır. 
 
Sosyal hayat; yayla şenlikleri, festivaller, kalandar, Hıdırellez, dini bayramlar gibi günler ile zenginleşmiştir. İnsanlar arasında aile, akraba ve arkadaşlık bağları kuvvetli olup spor, sanat alanlarına da hem gençler hem de yetişkinlerce ilgi fazladır. 

 

Akçaabat'ın İşgali


Ne zamandır düşlerimizi bölen top sesleri, son umutları da parçaladı. Ordu birlikleriyle bütünleşen yöre halkının canını dişine alarak direnmesine karşın 18 Nisan 1916'da Doğu Karadeniz'in odak noktası olan Trabzon düşman eline geçti. Trabzon'a giren Ruslar, ana kuvvetlerini batıya ve güneye doğru yönelttiler. Trabzon'dan batıya çekilen Türk birlikleri Akçaabat'ın Kalanima Deresi sırtlarında güçlü bir savunma hattı kurdu. Bunu öğrenen Rus'lar, 19 Nisan'da Akçaabat'ı denizden bombaladılar. Kalanima Deresi önlerine 5000 dolayında asker çıkardılar. Karadan da iki alayla Akçaabat üstüne yürüdüler. Ordu ve halk birliklerinin olanca güçleriyle karşı koymalarına karşın 20 Nisan 1916'da Akçaabat işgal edildi.

Hem karadan hem. denizden saldırıya geçen düşmanın baskın gücü karşısında uzun süre tutunamayan birliklerimiz Yeşiltepe, Hıdırnebi ve Yoroz tepelerine çekildi. Daha sonra Karadağ, Karaptal, Beypınarı yaylaları üs olarak seçildi. Birliklerimiz, bu hattın önündeki geçitleri keserek düşmanın iç kesimlere sızmasını önlemeye Çalıştı.

 

Akçaabat'ın Kurtuluşu

Ruslar, 20 Nisan 1916'da işgal ettikleri Akçaabat'ta yaklaşık 1 yıl 10 ay kaldılar. Burada kaldıkları süre içinde halka çektirilen çilenin yanısıra oldukça önemli bayındırlık işleri de gerçekleştirdiler.

Rusya'da kurulan sosyalist yönetimin işgal kuvvetlerini geri çağırması, Rus'lardan çok onların güdüınüne giren Rum 'lar üzerinde şok etkisi yarattı. İşgal yıllarında Rus'lara yaslanarak yaptıkları soygunların, cinayetlerin hesabını vermekten kurtulmak için kaçacak delik aramaya koyuldular. Ülkelerine dönen askerlerin arasına karışıp Rus gemilerine binemeyenler, başka kaçış yolları aramaya giriştiler. Trabzonlu Hacı Hamdi Bey komutasındaki 37 .Tümen, Giresun'da 123.Alay ile birleşerek Trabzon'a doğru yola çıkar.

12 Şubat 1918:  Antlaşma uyarınca işgal birliklerinin geri çekilmesinden yararlanan Ermeni çeteleri, ellerine geçirdikleri top ve makineli tüfeklerle Rus'lardan boşalan yerlerde her türlü soygun ve işkence yaptıklarından halkın can, mal, namus güvenliğini sağlamak üzere Kafkas Kolorduları Komutanlığına emir verilmiş, ilk adımda Kelkit kasabasıyla Köse ve Şadan sınırına dayanan yerler güvenlik altına alınmıştır.

16 Şubat 1918:   Kafkas cephesindeki güvenlik kuvvetlerimiz, havanın elverişsizliğine karşın her adımda karşılaşılan çeteleri dağıtarak 15 Şubat 1918 tarihinde Kelkit kasabasının 28 km kuzeyinde bulunan Eşmede'ye vardılar. Aynı gün Görele'nin 30 km kuzeyinde Vakfıkebir kasabasına girdiler .Erzincan ve çevresindeki Ermeni çeteleri, Mamahatun'a (bugünkü Tercan) doğru kaçıyorlar.

18 Şubat 1918 :  Askerlerimiz çevredeki çeteleri dağıttıktan sonra dünkü gün (17 Şubat Pazar) Pulathane'ye girdiler. Aynı günlerde dağlardaki Rum ve Ermeni çetelerini izleyen Yüzbaşı Kahraman Bey, o zaman Akçaabat'a bağlı olan Gökçeler köyünden Hamit Usta, Lermioğlu Osman ve İsmail, Yetimoğlu Mehmet Onbaşı, Aykut köyünden Ofluoğlu ..Hüseyin Çavuş, Maçka'nın Kaynarca köyünden Kazancıoğlu Omer Çavuş gibi çetecilerin yer aldığı 30 kişilik çetesiyle önce Gürbulak köyünü basmaya kalkışan Ermeni'lere karşı direnen Harakalı Mustafa Ağa ve kardeşi Eyüp Ağa'nın yardımına koştu. Rum'larla da  işbirliği yapan Ermeni çetesini kovaladıktan sonra iç kesimleri taraya taraya kıyıdaki ordu birlikleriyle buluştu.

Bu arada Şalpazarı, Tonya ve Vakfıkebir'den gelen çeteciler Akçaabat tepelerini tuttu. Rus'ların elinde bulunan Kireçhane tabyasından açılan top atışlarıyla çetecilerin kasaba içine girmeleri önlendi. İşgal kuvvetlerinin çekilişi sırasında güvenliği sağlamakla görevlendirilen Rus devriyelerinin  mahalle aralarındaki taşkın davranışları, göç edemeyip buralarda kalan yerli halkın ağır tepkileriyle karşılandı. 15 Şubat 1918 cuma günü, o zaman Lazlar diye anılan mahallenin (bugünkü Yenimahalle) büyüklerinden Hasan Topsakal, Birincioğlu Ahmet ve Şükrü Efendi'lerle, boş evleri yakmaya kalkışan devriyeler arasında çatışma çıktı. Günboyu süren çatışma. 6 ölü veren Rus devriyesinin geri çekilmesiyle sona erdi.

TARİHİ
Akçaabat; Trabzon iline bağlı, Karadeniz'in nadide ve şirin sahil ilçelerinin başında gelmektedir. İlçemizin tarihi şüphesiz Trabzon tarihi ile yakından alakalıdır. Şevket Şâkir Paşa Trabzon Tarihi adlı eserinde Rum tarihçilerin etkisinde kalarak “Trabzon milattan önce 750 yıl önce inşa olup, ilk Trabzon’da yerleşen Meletlerin atası olan ‘Katris’ adlı bir kişidir." demektedir. Aynı eserde Akçaabat’ın 96 köy ve 6.700 hane olduğundan da bahsetmektedir. Madrid Milli Kütüphanesinde bulunan Klavion’un “Şark Seyahati” adlı eserinde: “Hava elverişli olmadığı için fındık yüklü gemi, Trabzon’un batısında 6 mil uzakta olan ‘Blâton’dan geri dönmüştü” diyerek Blâton adını anmakta ve burasının eski bir merkez olduğunu söylemektedir. Bu da M.Ö.  4’üncü asırda Akçaabat’ın önemli bir yerleşim birimi olduğunu göstermektedir.
 
Kentin bilinen en eski adı ‘Platana’ olup Yunanca ‘çınar ağacı’ anlamına gelmektedir. Bıjışkyan (1817) seyahatnamesinde kentin adı hakkında şu açıklamayı yapmıştır: “Platana, altı mil uzakta Yoros Koyu’nun içinde bir kasabadır. Platana çınar ağacı demektir, çünkü eskiden bura halkı aynı ağaca tapardı. Bununla beraber, bazıları Polathane yani ‘demir fabrikası’ olarak zikrederler.”  Akçaabat’a eski dönemlerde ‘Pulathane’ isminin verilmesi hakkında kesin bir tarihi bilgi yoktur. Bıjışkyan’ın seyahatnamesinde olduğu gibi Şevket Şakir Paşa da, Trabzon’un putperestlerin elinde iken halkın ‘Platana’ denilen çınar ağacına tapmakta olduğunu, bu sebeple de nahiye isminin o ağaca nispet edilerek ‘Pulathane’ye teşmil edildiğini yazmaktadır.
 
COĞRAFİ YAPISI
 
Akçaabat, coğrafi olarak 39- 40 derece doğu boylamı ile 40- 41 derece kuzey enlemi arasında yer almaktadır. Başkent Ankara’ya 744 km, İstanbul’a karadan 1.065 km/ denizden 555 mil ve il merkezi Trabzon’a 13 km uzaklıktadır. Doğusunda Ortahisar ve Maçka ilçeleri, batısında Çarşıbaşı ilçesi, güneyinde Düzköy ilçesi ve kuzeyinde boydan boya Karadeniz bulunmaktadır. İlçemiz 385 km2 yüzölçümüne sahiptir.
 
İlçemiz yüzey şekilleri bakımından genellikle dağlıktır. Arazi fazla engebeli ve eğimlidir. Dağlar kıyıya paralel olarak uzanmakta ve bu dağlar küçük dereler ve derin vadilerle birbirinden ayrılmaktadır. Arazinin engebeli oluşu nedeniyle “tepe” niteliğindeki büyüklü küçüklü yükseltilere her yerde rastlanılabilir. Dağların ise üzerlerinde geniş düzlükler bulunur. Bu düzlüklerin yükseklikleri ise 1.800- 1.900 m civarlarındadır. Önemli yaylalarımız arasında; Hıdırnebi, Kayabaşı, Büyük Oba, Balıklı Obası ve Işıklar Obası bulunmaktadır.
 
İlçemizdeki dereler kaynaklarını kıyıya paralel uzanan dağların doruklarından alırlar. Dereler, güneyde kalan dağ ve platoları derin bir biçimde yararak hızlı akışları ile Karadeniz’e ulaşırlar. Derelerin havza genişlikleri 20 m’yi, kaynaklarından denize uzaklıkları ise 60 km’yi geçmez. İlçemizin doğu ve batı sınırları içinde bulunan başlıca dereler: Yıldızlı Deresi, Söğütlü Deresi, Kireçhane Deresi, Kavaklı Deresi, Darıca Deresi, Zeytinlik Deresi, Çatalzeytin Deresi, Akçakale Deresi ve Taşlıca Deresidir. Ayrıca Yıldızlı Deresi üzerinde kıyıdan 4 km uzaklıkta, 1950 yılındaki toprak kayması sonucu oluşan ve bugün mesire alanı olarak değerlendirilen ‘Sera Gölü’ bulunmaktadır. Bu göl turistik olarak da ilgi görmektedir.
 
       İlçemizde tipik Karadeniz iklimi görülür. Genellikle yazlar orta sıcaklıkta, kışlar ise ılık geçer. Bütün mevsimler yağışlıdır. Ortalama % 73,3 nem, aylık ortalama yağış m2’de 54 kg’dir. İlçe merkezinde rakım 10 metredir. İklimin ılıman karakterde olması, kıyıdan başlayarak yükselen dağların, özellikle karayel rüzgarını alması, yörede gür bitki örtüsünün oluşmasına yol açmıştır. Ormanlık alan 14.311 hektardır. Bu miktar ilçe yüzölçümünün %37’sini oluşturmaktadır. Yaygın ağaç türleri ladin, kayın ve yer yer sarıçamdır. 
 
‘Akçaabat’ adının verilmesine gelince; rivayete göre ilçenin ismi üzerinde etimolojik ayrıştırma yapılarak “Akça’dan âbad olmuş yer, zengin yer” anlamında “Akçaabat” adının verildiği söylenmektedir. Kentin adının ticaretin gelişmesinden, paranın bolluğundan ve beyaz evlerinden dolayı veya eski Türkçeden kaynaklanan ‘batıdaki şehir’ anlamına geldiği de iddia edilmiştir.
 
Türkler ilçeye 12’nci yüzyıldan itibaren Selçuklu döneminde Türkmen beylerinin bölgeyi fethetmesiyle yerleşmeye başlamışlardır. İlçemiz, Trabzon’un 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmesi ile Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Osmanlı döneminde bucak iken 1897 yılında ilçe teşkilatı kurulmuş ve ilk Kaymakamlığa da Giritli Mehmet Ali GORDANOĞLU tayin edilmiştir. Akçaabat, 1461 yılında Türk idaresine katılmasından 1 inci Dünya Savaşı yıllarındaki 1916 Rus işgaline kadar geçen 455 yılda herhangi bir işgale uğramamıştır. Şehrin tarihinde 1810 yılı Ramazan Ayı ayrı bir yer tutar. Bu tarihte Rus donanması Sargana mevkiine çıkarma yapmak istemiş, Akçaabat halkı 48’i kadın olmak üzere 969 kayıp vererek Akçaabat’ı savunmuş ve işgali engellemiştir.
 
20 Nisan 1916 yılında Rus gemileri Trabzon ve Akçaabat’ı topa tutarak yakıp yıkmışlar ve karaya asker çıkararak Akçaabat’ı işgal etmişlerdir. Çaresiz kalan halk, ülkenin batı ve iç bölgelerine göç etmek zorunda kalmıştır. İşgalden iki yıl sonra Türk ordusu Akçaabatlı milis kuvvetlerinin de yardımıyla 17 Şubat 1918’de işgalcileri kovmuştur. 
 
İDARİ DURUMU
 
Akçaabat İlçesi idari olarak kuruluşundan bu yana Trabzon’a bağlı kalmıştır. Osmanlı Devleti idaresindeyken 1897 yılında Akçaabat’ta ilçe teşkilatı kurulmuş ve ilk Kaymakamlığa Giritli Mehmet Ali GORDANOĞLU tayin edilmiştir. Akçaabat’ta belediye teşkilatı ise 1881 yılında kurulmuştur.
 
06/12/2012 tarihli ve 28489 sayılı Resmi Gazete yayımlanan 6360 Sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2’nci maddesinin aynı Kanun’un 36’ncı maddesi gereğince 30/03/2014 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimi sonrası yürürlüğe girmesi ile ilimiz büyükşehir belediye statüsüne geçtiğinden ilçemizde bulunan belde belediyeleri kapanmış ve köyler mahalleye dönüşmüştür. Halen ilçemize bağlı 1 büyükşehir ilçe belediyesi ile 73 mahalle muhtarlığı vardır. 
 
SOSYAL  DURUMU
 
İlçemizin gerek coğrafi konumu gerekse de iklim yapısı sebebiyle insanlar geçimlerini çoğunlukla tarım, hayvancılık ve balıkçılıktan temin etmektedir. Kırsal kesimlerde ekonomik sıkıntıların yaşanması sebebiyle gurbetçilik (şehir dışı ve yurt dışı) kavramı da gelişmiştir.
 
KÜLTÜR VE SOSYAL  DURUMU
İlçemizin eğitim ve kültür tarihi eskilere dayanır. Merkez İlkokulu 1889 yılında eğitim süresi 5 yıl olan tek İlkokul olarak açılmıştır. 1894 yılında ise eğitim süresi 3 yıl olan Fevzi Paşa İlkokulu açılmış, 1947 yılında ilk ortaokul ve 1968 yılında ise ilk lise hizmete girmiştir. İlçemizde eğitim seviyesi yüksek olup okur- yazar oranı % 94,43’tür.
 
Bugün ilçemiz genelinde; 8 anaokulu (2’si özel), 41 ilkokul (2’si özel), 37 ortaokul (2’si özel) ve 21 ortaöğretim (lise) (9’u özel)  olmak üzere toplam 107 okul; 177 yönetici, 1.836 öğretmen, 21.123 öğrenci bulunmaktadır.
 
1991 yılından bu yana her yıl Temmuz ayında ilçemizde müzik ve halk oyunları festivali düzenlenmektedir. 2015 yılında da 25 inci Akçaabat Müzik ve Halk Oyunları Festivali adı altında kutlamalar yapılmıştır. İlçemizin folklor faaliyetleri çok eski yıllara dayanır. Başta Hıdırnebi Yayla Şenlikleri olmak üzere birçok yaylamızda yaz aylarında yayla şenlikleri düzenlenmektedir. Bu şenliklere ilçe halkı başta olmak üzere yurt içi ve yurt dışından birçok misafir gelmektedir.
 
Folklorik özellikler mahalleden mahalleye, köyden köye farklılıklar gösterebilmektedir. Türküleri, oyunları, elbisesi, yemeği ile folklorun çeşitli özelliklerini bir arada gösteren ilçemizde halk oyunları ön planda bulunmaktadır. İlçemizde folklor faaliyetlerini yürütmekte olan bir Folklor Derneği vardır. Bu dernek, her yıl yurt içi ve yurt dışında yapılan festival ve gösterilere davet edilmektedir. Halk oyunları dalında okulların, Halk Eğitimi Merkezinin ve Folklor Derneğinin ülkemizde ve dünya çapında pek çok birincilikleri vardır. 
 
Sosyal hayat; yayla şenlikleri, festivaller, kalandar, Hıdırellez, dini bayramlar gibi günler ile zenginleşmiştir. İnsanlar arasında aile, akraba ve arkadaşlık bağları kuvvetli olup spor, sanat alanlarına da hem gençler hem de yetişkinlerce ilgi fazladır. 

 

Akçaabat'ın İşgali


Ne zamandır düşlerimizi bölen top sesleri, son umutları da parçaladı. Ordu birlikleriyle bütünleşen yöre halkının canını dişine alarak direnmesine karşın 18 Nisan 1916'da Doğu Karadeniz'in odak noktası olan Trabzon düşman eline geçti. Trabzon'a giren Ruslar, ana kuvvetlerini batıya ve güneye doğru yönelttiler. Trabzon'dan batıya çekilen Türk birlikleri Akçaabat'ın Kalanima Deresi sırtlarında güçlü bir savunma hattı kurdu. Bunu öğrenen Rus'lar, 19 Nisan'da Akçaabat'ı denizden bombaladılar. Kalanima Deresi önlerine 5000 dolayında asker çıkardılar. Karadan da iki alayla Akçaabat üstüne yürüdüler. Ordu ve halk birliklerinin olanca güçleriyle karşı koymalarına karşın 20 Nisan 1916'da Akçaabat işgal edildi.

Hem karadan hem. denizden saldırıya geçen düşmanın baskın gücü karşısında uzun süre tutunamayan birliklerimiz Yeşiltepe, Hıdırnebi ve Yoroz tepelerine çekildi. Daha sonra Karadağ, Karaptal, Beypınarı yaylaları üs olarak seçildi. Birliklerimiz, bu hattın önündeki geçitleri keserek düşmanın iç kesimlere sızmasını önlemeye Çalıştı.

 

Akçaabat'ın Kurtuluşu

Ruslar, 20 Nisan 1916'da işgal ettikleri Akçaabat'ta yaklaşık 1 yıl 10 ay kaldılar. Burada kaldıkları süre içinde halka çektirilen çilenin yanısıra oldukça önemli bayındırlık işleri de gerçekleştirdiler.

Rusya'da kurulan sosyalist yönetimin işgal kuvvetlerini geri çağırması, Rus'lardan çok onların güdüınüne giren Rum 'lar üzerinde şok etkisi yarattı. İşgal yıllarında Rus'lara yaslanarak yaptıkları soygunların, cinayetlerin hesabını vermekten kurtulmak için kaçacak delik aramaya koyuldular. Ülkelerine dönen askerlerin arasına karışıp Rus gemilerine binemeyenler, başka kaçış yolları aramaya giriştiler. Trabzonlu Hacı Hamdi Bey komutasındaki 37 .Tümen, Giresun'da 123.Alay ile birleşerek Trabzon'a doğru yola çıkar.

12 Şubat 1918:  Antlaşma uyarınca işgal birliklerinin geri çekilmesinden yararlanan Ermeni çeteleri, ellerine geçirdikleri top ve makineli tüfeklerle Rus'lardan boşalan yerlerde her türlü soygun ve işkence yaptıklarından halkın can, mal, namus güvenliğini sağlamak üzere Kafkas Kolorduları Komutanlığına emir verilmiş, ilk adımda Kelkit kasabasıyla Köse ve Şadan sınırına dayanan yerler güvenlik altına alınmıştır.

16 Şubat 1918:   Kafkas cephesindeki güvenlik kuvvetlerimiz, havanın elverişsizliğine karşın her adımda karşılaşılan çeteleri dağıtarak 15 Şubat 1918 tarihinde Kelkit kasabasının 28 km kuzeyinde bulunan Eşmede'ye vardılar. Aynı gün Görele'nin 30 km kuzeyinde Vakfıkebir kasabasına girdiler .Erzincan ve çevresindeki Ermeni çeteleri, Mamahatun'a (bugünkü Tercan) doğru kaçıyorlar.

18 Şubat 1918 :  Askerlerimiz çevredeki çeteleri dağıttıktan sonra dünkü gün (17 Şubat Pazar) Pulathane'ye girdiler. Aynı günlerde dağlardaki Rum ve Ermeni çetelerini izleyen Yüzbaşı Kahraman Bey, o zaman Akçaabat'a bağlı olan Gökçeler köyünden Hamit Usta, Lermioğlu Osman ve İsmail, Yetimoğlu Mehmet Onbaşı, Aykut köyünden Ofluoğlu ..Hüseyin Çavuş, Maçka'nın Kaynarca köyünden Kazancıoğlu Omer Çavuş gibi çetecilerin yer aldığı 30 kişilik çetesiyle önce Gürbulak köyünü basmaya kalkışan Ermeni'lere karşı direnen Harakalı Mustafa Ağa ve kardeşi Eyüp Ağa'nın yardımına koştu. Rum'larla da  işbirliği yapan Ermeni çetesini kovaladıktan sonra iç kesimleri taraya taraya kıyıdaki ordu birlikleriyle buluştu.

Bu arada Şalpazarı, Tonya ve Vakfıkebir'den gelen çeteciler Akçaabat tepelerini tuttu. Rus'ların elinde bulunan Kireçhane tabyasından açılan top atışlarıyla çetecilerin kasaba içine girmeleri önlendi. İşgal kuvvetlerinin çekilişi sırasında güvenliği sağlamakla görevlendirilen Rus devriyelerinin  mahalle aralarındaki taşkın davranışları, göç edemeyip buralarda kalan yerli halkın ağır tepkileriyle karşılandı. 15 Şubat 1918 cuma günü, o zaman Lazlar diye anılan mahallenin (bugünkü Yenimahalle) büyüklerinden Hasan Topsakal, Birincioğlu Ahmet ve Şükrü Efendi'lerle, boş evleri yakmaya kalkışan devriyeler arasında çatışma çıktı. Günboyu süren çatışma. 6 ölü veren Rus devriyesinin geri çekilmesiyle sona erdi.


Stratejik Planİç Konrol Eylem PlanıHava DurumuPerformans Programı
EtkinliklerYayınlarımızKariyer Merkeziİhale lanları
Nöbetçi EczanelerVefat EdenlerProjelere-Ödeme
Adres Bilgi Edinme BaşvurusuİhalelerKırsal Alan Konut Tip ProjelerKent Rehberi